Bülent Bakan - Deniz Gökduman
7 Eylül –16 Ekim 2016
Sergide, teknik olarak birbirinden çok farklı olsa da, bu dünyaya ait soruları/sorunları benzer iki sanatçı görüyoruz. Harfler, kelimeler ve cümleler, iki sanatçının çalışmalarına da bir izlenim olarak giriyor. Net ve anlaşılır bir düzlemde verilmek yerine, izleyiciyi zorlayıcı bir bilmece haline dönüşüyorlar.
FOCUS/OUT OF FOCUS sergisi, aynı zamanda içerikli bir katalog ile birlikte sizlerle buluşuyor. Katalogda bulunan, Ali Şimşek’in Bülent Bakan hakkında, Şeref Akşit’in ise Deniz Gökduman üzerine yazdığı yazıları okurken, sanatçılar hakkında daha derin çözümlemelere ulaşacaksınız.
“Bir arşivci Bülent Bakan. Kitap kapakları, haritalar, notlar, çiziktirmeler, lekeler.... Üstümüze boca edilen koca bir tarih ve bellek. Tipografi ve rakamların bir tür pentüre dönüştüğü atlaslar boyuyor. Küçük notlar büyük trajedilere gebe kağıt üstünde, defterlerde ve astarın pürtüğünde.
İngilizce; dünyanın en yaygın fonetiğini oyuyor Bülent Bakan. El yazısının bilgisayar fontlarına dönüşmesine izin vermeyen bir dokunsallık örüyor her bir cilde ve yüzeye.
Olaylar... olaylar ve tarihi dokuyan insan. Acı ve direniş ipliğiyle birbirine bağlanan hayat.
Bülent Bakan sanatçılara sözlükler oluşturuyor. Özellikle sevdiği her sanatçı potansiyel bir sözlük cildi demek. Ama her sözlük, dışarda tutan ve “içeri” alan bir Kanon ve Kanun'dur biraz...
Ya da ölçüye gelmeyen...”–Ali Şimşek
“AbdülhakŞinası Hisar’ın eserlerindeki ‘Gündelik Hayat’ izlenimlerinden etkilenen Gökduman’ın çalışmalarında kadınlar; giyinirken, soyunurken, dişlerini fırçalarken, yemek yaparken, çamaşır-bulaşık yıkarken, etrafa bakınırken, çoğunlukla fotogerçekçi ressam bakışıyla ‘o anlar’ resmediliyor. Bazen de bu fotogerçekçi nesnelliğe "yorum" eklenerek,yeni bir imge eşliğinde, ironiyle pop art etkileri belirginleşiyor. Ayrıca her biri tuale dağılmış harflerin egemenliği bazı çalışmalarda heceleri de yanına katarak bulmaca çözer gibi izleyiciyi bir oyuna davet ediyor ve bir tür “hafıza oyunu” okumalarıyla da izleyiciye rehberliğini sürdürüyor. (...)Resimlerde yüzeysellikten içselliğe doğru yöneldiğimizde ise, estetik olarak katmanlardan oluşan, deniz kıyılarındaki dalgaları andıran renk geçişleri bizi karşılıyor. Armoni yoğunluğu izleyiciye biçimsel haz verirken, resmin üzerinde yoğunlaştıkça algımızla birlikte resim de kumlardan, taşlardan derin sulara hem fiziksel olarak, hem de imge, alt metin, edebiyat-resim derinliğiyle okyanusun altındaki serin sularda yaşam yolculuğuna çıkıyor.” –Şeref Akşit